2000’lerde her alanda olduğu gibi mimarlık alanında da önemli değişiklikler söz konusu.
Uygulamada, inşaat dışındaki faktörlerin rol oynamaya başlamasıyla mimarın verimliliği ve disiplini değer kazanmıştır. Bu, mesleği alt üst etmese de (etse de iyi olur) tüm sektörlerdeki iş uygulamalarını/yöntemlerini etkileyen bir dönüşümün eşiğinde. Artificial Intelligence (AI), mimarideki üretim süreçlerini etkileyecek ve mimarinin kendini tekrar değerlendirmesine sebep olacaktır. Tasarım süreçleri, malzeme ve yapıların üretimi, sahada verimliliğe verilen değer, mimaride yeni, farklı, kritik zorlukları da beraberinde getirecektir.
Günümüzde, tasarım yazılımı araçları her yerde, ancak birçok karar hâlâ sezgisel olarak belirleniyor. Her şey girdilerle ilgili. Girdiler yetersiz olduğunda ve gri alanlar göründüğünde, sonuçlar sağlam olmuyor. Bu nedenle tartışılmaz gerçekleri belirlemek önemlidir. Mimarlar hâlâ nihai karar vericiler olsa da yapay zekâ onlara doğruluk, geçerlilik ve verimlilik açısından gelişmiş destek sağlar.
AI, resmî kurumlar, yerel yönetimler, denetim ve onay mekanizmaları içinde gri alanların daha belirgin olmasını sağlayacak. Robotik/robotlu üretim sayesinde düşünmeye ve planlamaya daha fazla zaman kalacak. Gittikçe daha da fazla çalışma/iş, insansız bir şekilde hayata geçirilebileceği için insanlar başka alanlara odaklanabilecekler. Makinelerin, yapay zekânın dünyayı ele geçireceği ve insanlığı gölgede bırakacağı, insanlıktan üstün olacağı hipotezi bilim kurgu... Ancak ben yine de bir güvenlik payı bırakmamız gerektiğine inanıyorum. O zaman geldiğinde zaten bizler de odaklanma ve düşünme anlamında farklı bir seviyede olacağız.
Human settlements and buildings are estimated to have begun around 12 thousand years ago, even though Homo Sapiens have existed for some 70 thousand years. Only in the last fifth of human history did the process of thinking about and with architecture began, and it is in this period we can trace the first steps of civilization.
Mimarlık her zaman gelişimin ölçüsü olmuştur. Ama insanların bir sorunu var: inşa ediyorlar ve sonra inşa ettiklerini yıkıyorlar. Niye?
Architecture is about building, not destruction. The job of the profession is to keep buildings upright. Doctors have a similar objective. For lawyers, outcomes may be positive or negative, but the ideal is a favorable arrangement for all parties. When it comes to artificial intelligence, our legal systems cannot keep pace with rapid developments. Indeed, one of the most significant obstacles in digital industries is that laws are perpetually inadequate, out-of-date, and vague.
Mimarlık bir şey inşa etmekle alakalı, yıkmakla değil… Mimarların görevi binaları ayakta tutmak. Hukukta ideal olan her iki taraf için de uygun bir düzenleme yapmaktır ama yapay zekâ söz konusu olduğunda hukuk sistemimiz bu hızlı gelişmelere henüz ayak uyduramıyor. Gerçekten, dijital endüstrilerdeki en önemli engellerden biri, yasaların sürekli olarak güncelliğini yitirmiş, yetersiz ve belirsiz olması... Mimarlık için yapay zekânın, seri üretimden sonraki en büyük faydası, üçüncü taraf yüklenicilere ihtiyaç duymadan yerinde üretimin mümkün hale gelmesi. Bugün ofislerimizde kullandığımız 3D yazıcıların büyük ölçekli versiyonlarını hayal edin: ne yaptıklarını görmeleri gerekmediğinden karanlıkta çalışabilirler, yani 24 saat! Aynı zamanda daha az enerji kullanarak, daha hızlı ve daha temiz üretim yapabilirler. İnşaat sistemlerinin bu yetenekleri, mimarları sonra inşaatçıları sonra da şehirler ve yerleşmeler hakkında karar veren bürokratları daha çok dikkate davet edecek, inşaat süresinde daha az kazı gerektiren ve sonucunda daha az atığın çıktığı optimum, verimli tasarımlar üretmeye zorlayacaktır.
Yapay zekânın mimarlık gibi hayal gücü gerektiren, kapsamlı, açık uçlu çalışma biçimlerini nasıl etkileyeceğini tahmin etmek için henüz çok erken. Bir gün mimarların görevini tümüyle üstlenirse, yeniden mimarsız mimarlık dönemi başlarsa, daha önemli konularda çalışabilmek konusunda özgür oluruz. Sonuçta bu her meslek için geçerli olan bir ihtimal ve bunda korkulacak bir şey yok. İnsanlar hata yapar ve bu hatalar yıkıcı olabilir. Hatta nedense aynı hataları tekrar ve tekrar yaparlar. Demem o ki, her zaman ele alabileceğimiz başka sorunlar, zamanımızı harcayabileceğimiz başka kazanç yolları da var.
Sınırları ele alalım. Yaklaşık 300 yıl önce Amerika Birleşik Devletleri kurulduğunda, kolonilerin birleştirilmesi dünyaya ilham olabilecek bir sistemdi. Avrupa topluluğu veya yeni kurulması beklenen yeni birlikteliklerle bizi ayıran sınırlar ortadan kalkabilirdi. Henüz daha geniş bir alanda yeryüzündeki bütün ülkeleri kapsayamadılar.
Şu anda, dünya ekonomisinin en önemli sorunu; ülkeler arası uyuşmazlıklar, döviz kurlarımızdaki farklılıklar, gümrük anlaşmazlıkları, keyfi vizeler, ambargolar... Yerel siyasi otoritelerin uyumsuz davranışlarından kaynaklı ülkelerin birbirlerine uyguladıkları ekonomik yaptırımlar zaman kaybıdır. Bürokratlar, askerler, siyasiler barış yerine savaşmayı tercih ediyor. Ülkeler içinde, aynı kültürü ve dili paylaşan insanlar arasında bile iç savaşlar çıkabiliyor. Medeniyet olarak henüz gelişemedik. Hâlâ hümanistlerin naif olarak nitelendirildiği, hatta yer yer küçümsendiği bir dönemdeyiz. Benim için yapay zekânın rayından çıkmasından daha endişe verici şeyler var. Yapay zekâ konusundaki en kritik adım, hızla gelişen sorunsallarıyla başa çıkmak için yasal bir çerçeve geliştirmek ve denge kurmak olmalıdır. İnsan, doğası gereği, gerçekliğin yanı sıra duyguları da manipüle ederek ilerler. Şimdilik yapay zekânın mizah anlayışı, insani duyguları yok ama düşmanlığı da yok. Sanayinin amacı bir tür kesinliktir: Her şey bir dizi titiz mikro süreçte bir araya getirilir. Mimari kusursuz sanayi üretimleri kadar el yapımı güzelliğe de yer açar. Bazı tasarımlarda, ikisinin bir arada olması tercih edilendir. Kusursuz bitmişlikle kasıtlı bitmemişliğin bir araya gelişi... Zamanı geldiğinde konuştuğumuz şeyler çok daha farklı olacak. Kendini üreten, kendini iyileştiren, hatta nefes alan yapıları tartışıyor olacağız. Bu amaçlarımıza ulaşmak için, bakteri ve organizmaları nasıl kullanabileceğimizi konuşacağız; uygulamalı biomimicry... Bugün donuk (sıkıcı), statik malzemeler kullanıyoruz. Ancak organik malzemelere geçtiğimiz zaman mevsimlere, hatta hava durumuna göre değişen yalıtım sistemleri gibi kendi kendilerine uyum sağlayan yapı sistemleri geliştirebileceğiz. Dolayısıyla, yapay zekâ çağı nihayetinde bir ara dönem olacak – mimarlığın biomimicry erişimi kazanacağı bir araç.